29 Mart 2020 Pazar

Aslı Azim ile Böcüklü Karantina Güncesi

Ben Karantinamın 16. günündeyim. - Karantinayı çok sahiplendim o sebepten Karantinam- artık evde toparlanacak, düzeltilecek, temizlenecek bir şey kalmadı Şükür!!!  Tam 47 adet günlük kombin tokaları çorapları iç çamaşırları ile hazır,  bir o kadar sporda yogada pilateste - Karantinam bitince spora başlama kararı aldım- kullanmak üzere kombinimde havluları ve tokaları ile hazır. İçtiğim çayların bardakta kalanları ile 3 orkide 1 para çiçeği besliyorum. Bir de camımda sen varsın sümüklü böcüküm, biraz muhabbet edelim mi? Sıkı sohbetin var gibi geliyor bana. Hayatın çok hızlı akmak zorunda olmadığını hatırlatıyorsun bana her saniye. Bunca zamandır neler neler oldu mesela TV ile bütünleştik hayatım boyunca karşısında inatla durduğum tüm realiti showları izledim, manasız yarışma programları ile kafamı yaktım,  ne kadar haber bülteni varsa izledim ve her defasında rakamların istatiklerin Covid-19 için önemli insanlar için ne kadar da önemsiz olduğunu anladım.  Bugün itibari ile TV ile ilişkimize mesafe koyma gereği duydum. Haber bültenlerinden birini izliyeceğim sadece, zaten hepsi aynı...
Karantina süreci bir hapis  olma halinin daha ötesinde bir durum gerekçemiz bir kabahat suç değil hastalık sebebi ile evden çıkamıyoruz. İnsanın içinde enteresan bir isyan hali beliriyor. Sadece insan ırkı yok olabilme ihtimali ile sınav halinde iken elim kolum bağlı en büyük şükürlerimden birini şu sıra sunuyorum işim gereği ofise gitmek zorunda değilim evimde korunaklı bir şekilde işlerimi yapabiliyorum. Vicdanım ise işe gitmek ekmek parası için çalışmak zorunda olan ve hastalığa yakalanma ihtimallerinin kapital tarafından yönetilenlere karşı mahcubiyet içinde. İlk 3 gün evde oyalandım bir kaç kitabı hızlıca okudum.
4. Gün ölüm rakamları büyüdükçe ve tavsiye boyutunda kalan önlem adı altındaki  yasaklar başladıkça kitap okurken türlü negatif düşünceler beni benden almaya başlayınca aralıksız bir kaç gün sürecek temizliğe başladım. Öyle yordum ki kendimi koltukta sızdım kaldım.
7.güne geldiğimde bir Şükür daha patladı bende  çünkü yıllardır aydınlanma çağına geldik diyerek kişisel yaşam koçluğu-danışmanlık için bir sürü eğitim almıştım ve en çokta şimdi ihtiyacım vardı, iyi ki theta biliyorum dedim kendimi ruhsal olarak öyle temizledim ki anlatamam. Olumlama cümleleri ile kalbimi zihnimi pozitif anlamda yükseltmeyi başardım. Hatta bir kaç arkadaşıma online destek sundum ki daha Onlar 3. Günündelerdi  karantinalarının.
8. Günde 65 yaş üstüne sokağa çıkma konusunda yasak geldiğinde önce içimden "ohh beee" dedim. Sesli söyleyemezdim annem ve babamın morali çok bozulmuştu. 65 yaş yaşlı değildi ama bu salgın 65 yaş üstüne fena saldırıyordu.
9. Günde rakamlara göre yaşlılar evde oturuyordu ama kahırlarından çünkü bir çoğunun çocukları süresiz ve ücretsiz izne çıkarılmıştı." Bereket" olgusu emekli maaşı giren evlerde şu sıra en yoğun talep edilen şey olmuştu.
10. Gün bence en zoruydu ben o kadar kitap devirmiş kendi ile ve bir sürü danışan ile seanslar yapmış, olumlamada başarılının bir tık üstünde sayılan ben  "evren duy beniiii yeterrrr güvenli bir şekilde işe gitmek istiyorummm" diye haykırdım höykürdüm.
11. Günde bitkinlik halsizlik geldi anladım ki enerjimi yükseltmem gerekli anında sosyal medyadan uzaklaştım Bir sürü grupta tuhaf tuhaf şeyler yazıyordu. Canımın içi Zerdeçal'ı yasaklayanlar Sokağa Çıkma Yasağı'nın neden hala olamadığının gerekçesinin içi bomboş olan Devlet Hazinesi olduğunu söyleyemiyorlardı.
12. Gün tuhaf bir dinginlik geldi toplu şifa çemberlerine eşlik ettim bir inziva yaşıyormuşum gibi kendimi planladım.13. Gün evdeki stoklarım ile ilgili kendimce bir hesap yaptım daha 1 ay rahatım dedim. Bana istifçi stokçu diyen arkadaşlarıma inat ve "kıtlık bilinci" olsada iyi kide 7 lt el sabunun var dedim evdeki yiyecek stoklarım için kendime çok teşekkür ettim. Çünkü markete bağımlı hayatımıza rağmen şu anda almam gereken bir ihtiyacım yok. İhtiyaçlarımızı alma haliiii bu asıl can sıkıcı olandı. Üretimden uzak hayatımı sorguladım.Üretim önemli bir kaç arkadaşım son yıllarda plazalarda ki işlerini terk edip köylerine ya da sahil kasabalarına yerleşip bağ bahçe işleri ile geçimlerini sağlar olmuşlardı. Gerçekten geçinebiliyorlardı. Elleri ile bir şeyler yaparken kendilerini ne kadar iyi hissettiklerini anlatıyorlar dı haklılardı da. İnsan aslında kendi ekip dikip kendini beslerdi ve  ruhunuda,  toprakla bütünleşmeden fani bedeni hasbehal edebilmeliydi toprağıyla
14. Gün "Köy-Kent projelerini hayata geçirmek için neler mümkün" sorusu ile kendimi evrenle ve canımda duran sümüklü böceğimle konuşurken buldum.
15. Gün yeniden Kapitalist oldum hatta Mataryelist akşam üstü Vandalizime yürüdüm. Gelecek kaygısı iş güç sıkıntılarına ülkenin bir türlü düzelemeyen ekonomisi ile ilgili sonu gelmeyen gelemeyen düşünce ve duygu sarmalına girdim. Sabahtan akşama düşünme hali beni dertlere gark ederken olumlama çalışmalarıma   dualar tesbihatlar eklendi. Arkadaşlarımla konuştum bana moral verin dedim. Thetacı arkadaşım ortağım biricik ortime his yüklemesi yaptırdım.O gece rüyamda Beşiktaş Kartal heykelin in etrafında bir sürü tanıdık yüzle el ele halay çekerken gördüm kendimi
16. Güne uyandığımda motivasyonum yükselmişti, bu hayatta ki en öncelikli kısa vadeli hedefim Beşiktaş'ın kalbinde Kartal Heykeli'nin  etrafında güle oynaya sevdiklerimle hatta sevmediklerim ile hep beraber halay çekmek artık. Bugün yağmur yağıyor ara ara ve bende bir çok insan gibi sadece cama çıkıp hava alabiliyorum. Yağmurun toprakla karışık kokusu hala çok güzel. Yaşamak hep çok çok keyifli olmak zorunda değil böcükçüğüm. Birde şimdi şu anda evrende demek ki evde takılmamız gerekiyormuş.

30 Haziran 2013 Pazar

Çapulcu Şarkılar- Angara'nın Gazları




Tekrar merhaba;

Direnişte bulunan herkese merhaba .

Ben hemen konuya gireyim, bilenler bilmeyenler ben uzun zamandır DİRENİYORUM.....

Birilerinin sandığı gibi değil, yaşayanların bildiği gibi dostça ve kardeşce saldırmadan birbirine sarılarak direniyorum.

Sosyal medyada yazılanları takip eden fişleyen kim varsa buralarda bir zahmet Melih Gökceye bendende bahsetsin. Belki benim gibi daha niceleri vardır onun içerde görmek isteyeceği ama unutulmasınki doğru bildiklerimizden dönmeyeceğiz.


18 Nisan 2012 Çarşamba

Yazmasam Çatlardım

 Ben anlamıyorum, anlayamıyorum.....
 Tabiri ile 10 numara müslüman görünümlü 2 ayaklı yalan makinalarından nasıl kurtuluruz ?
 Gerçekten anlayamıyorum '' kul hakkı '' denen konu müslümanlıkta fazlası ile önemli değil mi ?

 Bize mi yanlış öğrettiler ?

 İşinin gereğini yapmayıp,  kuşluk vakti mescide giden insanların nafile ibadetlerini Allah kabul etsin. Ama arkadaş     Müslüman elinden dilinden başkasının zarar görmediği insanlar olması gerekmiyor mu ?
 Gerçekten benim bildiğim her şey yanlış ben bunu anladım
 İşini iyi yapmayacaksın ama namaz vaktinin haricinde de nafile ibadet  yapa bilmek için işi aksatacaksın cünkü kazandığın paranın karşılığı olan iş güçünü sergilemeyeceksin.
 Hiç bir halt okumadan sağda solda konuşan kendini sohbet (dini konularda muazzzam bilgisi olan insanların çay kahve hatta yemek eşliğinde toplantı ortamı oluşturmalarıdır) hocası ilan edenlerin peşinde karış karış gezeceksin. Ama asla beşikten itibaren dini konularda eğitilmiş okumuş bilginin peşinden koşmuş gerçekleri aramış araştırmış isimlerin yazdıklarını asla okumayacaksın. İlk ayet ''Oku, Allahın Adı ile Oku''  bunu nasılsa bir yerden duyarsın ama okumamak lazım kafa karışmasın durduk yere. Hem sohbet ortamlarında milleti göz hapsine alıp hakkında suizanda bulunmak gerekli sonra kafadarın ile iki lafın belini kırarken dedikoduda yapmalı hem musliman dediğin kardeşi hakkında kötü konuşmamalı idi sanki ama galiba ben bunu da yanlış biliyorum kesinnn...
 Bunaldım, Usandım, Utanıyorum...
 Ve her şeye rağmen  gemilerini yürütüyor bu insanlar iş güç tıkırında. Her tarafta bu insanlardan var ve ben bu insanlara rağmen müslüman gibi yaşamaya çalışıyorum.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Yazmak

Yazmak ne kadar zormuş????

Şimdi bir sürü insan beni okuyacakmış gibi geliyor..

Zormuş benden demesi, insan korkuyor hemde çok fena korkuyor.

Benim bu blog ile ilgili derdim illede birşeyler anlatayım birileri okusun diye değildir bunu derhal aktarayım.

Peki derdim ne? Sadece eski kafalı biri olarak defterlere kalemler tükenene kadar yazdıklarımı artık dijitalize edebilmek. VAY BE ne laf ettim ama..

Ben artık söze gireyim o halde...

Sıkı sıkı ya kapattığımız perdeler ve ardında yaşananlar. Herşeylerimizi etraflara saça saça yaşadığımızı ispatlama derdi içinde bir sürü sosyal paylaşım sitelerinde gezinirken, eve gelip perdeleri niye sıkı sıkı kapatıyoruz, kapılarımızı kilitliyoruz anlayamıyorum.

Evlerimiz kaybettiğimiz aidiyet duygusunun son kaleleri mi?

Bence değil ya da öylede ben bunu kendime ispatlayamıyorum.

Niye bir yerlere ait olmak isterki insan ?